Pat Barker - Kızların Suskunluğu
“Onu görmeden önce sesini duydum: Çığlığı surlarımızın
içinde yankılanıyordu. Tanımak için onu görmenize gerek yoktu, şanı savaşacağı
yerlere önceden gelirdi: Yüce ve zeki Akhilleus, tanrılara benzeyen Akhilleus…
Ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. “Kasap” derdik biz ona.
Beni kendi şehrimden, tahtımdan kopardığı gün eski hayatıma dair her şey
ardımda kaldı. Troya’yı almak üzere yola çıkmış bir ordunun kölesi,
kardeşlerimi ve kocamı öldürmüş Akhilleus’un odalığıydım artık. Kim olduğunu önemsemediği
bir ganimettim onun için, fazlası değil.
Neyi mi önemserdi peki? Şanını… çünkü pazarlık böyle yapılmıştı, hilekâr
tanrıların ona verdiği söz buydu: Troya surları altında erken bir ölüme
karşılık ebedi şan ve şeref. Ve ölümü yakındı, bunu biliyordu.
Ama bu hikâye savaşın nasıl şanlı olduğunu, erkeklerin ne kadar cesurca
çarpıştığını anlatmayacak, o defalarca yapıldı. Hayır, bu tarihte unutulmaya
zorlananların hikâyesi. Yine de unutulmayacağız, yıllar sonra bile anneler
çocuklarına Troya şarkılarını söyleyecek, biz de onların rüyalarından eksik
olmayacağız… kâbuslarından da.”
Kızların Suskunluğu’nda Pat Barker, Troya Savaşı’nı Akhilleus, Odysseus ve Agamemnon gibi intikam peşindeki erkeklerin değil, onların gölgesinde kalan bir kadın olan Briseis’in gözünden anlatıyor ve İlyada destanına yepyeni bir bakış açısı getiriyor.
Guardian’a göre 21. yüzyılın en iyi 100 kitabından biri…
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.