Eduardo Galeano - Latin Amerika’nın Kesik Damarları
Beş yüz yıldır topraklarındaki zenginlikler nedeniyle
kesintisiz bir yağma ve saldırıya maruz kalan Latin Amerika'nın hikâyesi; bütün
insanlığın güç ve iktidar ilişkilerinin, emperyalist politikaların, savaşların
altındaki nedenlerin, baskı karşısında mayalanan öfkenin, isyanın ve acının
özetidir.
Altın, inci, kalay, gümüş gibi madenlerin; kakao, şeker kamışı, muz, pamuk gibi
tarım ürünlerinin fışkırdığı bereketli topraklar, halkların yoksulluğunu
doğurmuş, her daim başka kıtaların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kimi zaman
işgal, çoğu zaman da kukla yönetimler aracılığıyla talan edilmiştir. Üstelik
saldırganlar hiçbir zaman niyetlerini gizleme ihtiyacı da duymamıştır.
Meksika'nın fethi sırasında Hernán Cortés'in yardımcılığını yapan Bernal Diaz
del Castillo şu sözlerle bunu açıkça ifade eder: "Tanrı'ya ve
hükümdarımıza hizmet için geldik biz buraya. Fakat aynı zamanda, buradaki
zenginlikler için de geldik." Köle taşıyan gemiler belki artık okyanusu
geçmiyor ama köle tüccarları Çalışma Bakanlığı aracılığıyla işlerini sürdürmeye
devam ediyorlar.
Yağma ve talanın olduğu yerde elbette direniş de var; Latin Amerika tarihi aynı
zamanda Tupac Amaru'dan Hidalgo ve Morelos'a, Simón Bolivar'dan José Artigas'a,
Zapata'dan Castro ve Che Guevara'ya kadar bugünümüze de ilham veren birçok
ismin öncülüğünde gelişmiş bir ayaklanmalar tarihidir. Eduardo Galeano bu hırs,
talan, yağma, kan, gözyaşı ve direnişle harmanlanmış yüzyılların dökümünü her
zamanki sade ama çarpıcı diliyle kayıt altına alırken, belleklere kazınması gereken
bir gerçekliğin altını kalınca çiziyor, bugünü anlamanın ipuçlarını incelikle
satırlara döküyor, sömürüye karşı öfke kadar umudu da büyütüyor…
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.