Greil Marcus - Ruj Lekesi
Yirminci Yüzyılın Gizli Tarihi
"Saçmalık bu!" Bilgi dediğiniz, yükseklerden bakan
düzenbaz miyopların "sorumsuzca çöplenelim, yedikçe şişinelim ve sonuçta
karşımıza çıkan bilgi heveslisi gençler üzerinden egolarımızı tatmin
edelim" diye önümüze sürdükleri leziz tatlarla dolu bir mönüden başka
nedir ki? Dadacılar avangart sanat tarihinden, Sex Pistols rock tarihinden,
Paris Komünü ise sosyalist mücadeleler tarihinden izler taşıyan birer akım;
Sitüasyonist Enternasyonal hareket de kolej mezunu radikallerimizin kendi
imgelerini düşürerek avundukları yalın bir ayna değil midir? Karl Marx'ın
Katharistlerle, Hasan Sabbah'ın Slits'le, kendini işçi sınıfının davasına
adayan sevgili Rosa Luxemburg'un aşkla, Adorno'nun Lettrist Enternasyonal'le ne
gibi bir alakası olabilir? Çağlar "gerisinde, üstünde, altında, yanında
kalmak için" değil midir? "Zamansız bir âlemde devinip duran çağları
önüne ve içine almanın" ne gereği var? Bilgi diye sunulagelmiş çöplüğün
içinde ziyafete dalan domuzcuklar gibi haz duyarak gevşemek varken bu zevzeklik
de ne oluyor? Tarih kelamın "ol!" buyruğuyla gelen şiddetle mi
başlar, yoksa Slits'in bir konser esnasında kanlı âdet bezlerini hayranlarının
suratına fırlatmasıyla mı? 12. yüzyılda Balkanlar'da doğan bir sapkınlığın
Alman İşçi Konseylerini kucaklayıp Strasbourg'u dolaştıktan sonra Das
Kapital'den aldığı feyzle Johny Rotten'ın gırtlağında pat-laması nasıl bir
tarih ola ki? Nasıl olur da Kronstadt direnişçilerinin nefesi Lora Logic'in
dudaklarında ahenkle çınlamaya başlar?
"Efendim, sütunları kaldırtacağınız söylentileri çalkalanıyor şehirde.
Acımalısınız bize, bize acımalısınız. Çünkü biz, sizin tebanız, o sütunlar üzre
var oluyoruz."
Greil Marcus hiç acımıyor. Sahih bir efendiye yaraşanı yapıyor! Yüzlerce yıldır
en katıksız umutlarımızı istismar eden işaret levhalarının bulunduğu sütunları
yerle bir ettiği gibi, bu levhaları da eriten alevler püskürerek kendi bildiği
tarihi yazıyor. Bu tarih, efendinin köleleştirdiği tebasına döktüğü timsah
gözyaşlarını hiç kaale almıyor. Bu tarih, ne aşağıdan yazılıyor ne yukarıdan.
Yalnızca içten, yalnızca gönülden. Ne aşağı kalıyor ne yukarı. Ne teba ne
efendi!
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.