Nursen Yıldırım - Küfrüm Aşar Edebimi
Tutunduğu dalları kırılanlara, uçurumlarda ayağı kayanlara,
hem kendinden milyonlarca kez özür dilemek isteyip hem kendine acımasızca
davranmaktan vazgeçemeyenlere, umursamaz tavrının ardında gözyaşlarını
saklayanlara, babası ölenlere, hüznü kilosundan ağır olanlara, hayatını
romanlara değil de katliamlara benzetenlere, her gece bir şarkının içinde
kaybolan, durmadan kaybolan, kendinin bile kendini bulamayacağı kadar
kaybolanlara... Sevdiği insanların sesinin soğukluğunu ruhunu titreten telefon
konuşmalarından aklında tutanlara, yüzünü fotoğraflarına bakarak hatırlamaya
çalışanlara, unutmak için uyuyanlara değil de acısından uyumayı unutanlara.
Eksik, yarım, yamalı bırakılmışlara. Çok içenlere, Her fırsatta "Rakı
doldurun eksilmesin !" diye bağıranlara, kadehini masaya vururken
"Burada olmayanlar için" diyerek birilerine olan özlemini
bastıranlara. Sarhoş olanlara ama sarhoşluğunun arkasına sığınmayanlara.
Sırtındaki bıçak yaraları dikiş tutmayacak kadar derin olanlara, kendini tren
istasyonlarında unutulmuş kimsesiz bavullar gibi hissedenlere. Kural, yasa,
yasak sevmeyenlere. Kalbi mezarlığı andıranlara. Kırılanlara, kırıldıkça
keskinleşenlere. Cemal Süreya'nın bahsettiği o "Sabahtan akşama kadar
kurşuna dizilenlere" Dağılmış ailelerin, güçlü olmak telaşına terkedilmiş
çocuklarına. Adına şiirler yazılmamış tüm kadın ve adamlara...
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.